
Neden mola vermek bizi daha dayanıklı hale getirebilir, doğru şekilde mola vermek bizi nasıl etkileyebilir? Verdiğimiz molalar gerçekten işe yarıyor mu? Bugün bu konuları ve daha fazlasını konuşacağız. İlerlemek için geri çekilmek. Güçsüzlük. Değil aksine daha ileriye sıçramak için bir avantaj olabilir mi? Ben Umut Varol, mental dayanıklılığınızı geliştirmeniz ve kurşun geçirmez bir zihne sahip olmanız için askerlik yaşamım ve antrenörlük kariyerim boyunca elde ettiğim tecrübeleri sizlere aktarmaya çalışıyorum.
* Bölümü yukarıda olan oynatıcıdan veya Apple Podcast / Spotify’dan dinleyebilirsiniz.
* Metin özet olarak tasarlanmıştır, orijinal içerikten çok daha kısa ve detaysızdır.
Savaş sahasında geri çekilmek her zaman yenilgiyi kabul etmek olarak algılanamaz bazen. Stratejik veya taktiksel bir üstünlük yakalayabilmek için devasa ordular geri çekilir ve tekrar taarruz edebilmek için doğru şartları oluşturmaya çalışabilirler. Bunun en büyük örneğini Kurtuluş Savaşı’nda görebiliriz ve başarısının büyüklüğü su götürülmez şekilde altın harflerle tarihe kazınmıştır. Mental dayanıklılık sadece direnmek olarak algılanmamalıdır.
Bölüm 7 : Kimse Seni Kurtarmaya Gelmeyecek, Kendi Yolunu Sen Çizmek Zorundasın
Bazen bunun üzerine çok konuşuyoruz, güçlü olun, sağlam durun. Her zorlukla başa çıkmaya çalışın. Fakat bazen direnmek yerine biraz geri çekilmek ve mola vermek her açıdan daha etkili şekilde geri dönüş yapmamızı sağlayabilir. Bizler mental olarak daha güçlü olmaya çalışıyoruz. Asla direnişçi değiliz; gerektiği zaman bükülebilecek kadar esnek olmak da mental dayanıklılığın temellerinden bir tanesidir. Mental dayanıklılığımızı artırırken amacımız asla kırılmak değil; yeri geldiğinde bükülebilecek kadar esnek olmak, kırılmak asla ve asla işimize yaramaz. Ama biraz esneklik tekrar toparlanabilmek için işimize çok çok yarayabilir. Bunu kaynaklarımızı verimli şekilde kullanmak olarak düşünebilirsiniz.
Diyelim ki Everest’in zirvesine çıkmak istiyoruz ve bunu başararak kendimizi ve sınırlarımızı son raddeye kadar zorlamak istiyoruz. Çok kararlıyız, iyi hazırlandık, ekibimiz sağlam ve ne olursa olsun “Başar mı?” fikri bizi sarıp sarmalıyor. Sizce her şey tam olsa bile, her şey tamamlanmış olsa bile hiç ara vermeden, hiç mola vermeden Everest’in zirvesine ulaşmak mümkün mü? Bence pek mümkün görünmüyor. Hava şartlarına, oksijen durumuna, belki kondisyonunuzu test etmeniz için zaman zaman deneme çıkışları yapmak gerekebilir. Ve hatta bazı kamp bölgelerinde zaman geçirmek gerekebilir; diğer türlü birçok riski açık hale getirebiliriz: sakatlanma, oksijen problemleri, hatta ölüm riskiyle karşı karşıya kalabiliriz.
Yani mola vermeden bazı durumlarda ilerlemek kırılmamıza sebep olabilir. Ama bu tırmanış içerisinde gerekli molaları verirsek, gerekli dinlenmeleri sağlar ve esneklik gösterebilirsek işte bu oyunu gerçekten değiştirebilir. Sanırım şunu söylemek yanlış olmaz: Mental dayanıklılık bazen nerede durabileceğimizi bilmek anlamına gelir. Bu geri çekilmeler kısa olabileceği gibi uzun da olabilir. Her durumda mola vermek bizim için faydalıdır ve alışkanlık haline getirmenin birçok faydası vardır.
Günlük Hayatta Mola Vermenin Önemi
Hepimiz biliyoruz ki günümüzde kıt kaynaklarla yaşamaya devam ediyoruz. Bu kıt kaynaklardan en çok konuşulunu sanırım zaman. Zaman sürekli yetersiz ve sürekli azalıyor. Enerji, su, para gibi birçok kıt kaynaktan da bahsedebiliriz ama zaman hepsinden çok. Kaybettiğimizde geri kazanma şansımız maalesef yok belki de. Zihinsel kaynaklarımızı da bu kıt kaynaklar arasında düşünüp verimli kullanmaya çok çok özen gösterebiliriz. Sonuçta stres, karar verme, yoğunluk, yorgunluk, sorumlulukları yerine getirme, kaygılarla başa çıkma, yeni şeyler öğrenmek derken zihnimizi son derece yoğun şekilde çalıştırıyoruz.
Zihnimizin de dinlenmeye ihtiyacı olabilir mi? Evet, bence mutlaka onun da dinlenmeye ihtiyacı var. Bunu kendi üzerinizden değerlendirebilirsiniz. Bazen bütün bahsettiklerimiz stres, karar verme, yorgunluk, yeni şeyler öğrenme gibi durumlar uzak kaldıktan sonra mesela hafta sonu küçük bir kaçamaktan veya küçük bir tatilden sonra nasıl da insanı yenilenmiş hissettirdiğini fark edebilirsiniz. Her şeye tekrar hızlıca geri dönebiliyoruz, daha çok odaklanıyoruz, daha verimli şekilde çalışabiliyoruz.
Bazen sadece bir akşam yemeğinde 3-5 tane samimi olduğumuz dostla buluşup biraz dertlerimizi paylaşmak, biraz boş sohbet etmek bile insanı taptaze hale getiriyor. Bilirsiniz, mutlaka tecrübe etmişsinizdir. Küçük molalar zihinsel olarak yenilenmemiz için çok çok faydalı. Zihnimizi rutinlerinden bir nebze olsa da kurtarmak, nefes alacak süre kazandırmak, tekrar yaratıcılığı ve odaklanmayı ateşlemek için mükemmel fırsatlar sunar.
Gün içerisinde stresli bir işimiz varsa küçük aralar vermek çok önemlidir. Bu aralardan kastım sosyal medyayı açıp aşağıya kaydırmak değil, çünkü bu bir ara değil; aslında beynimizin kontrol edemeyeceğimiz bir ortamda birçok kontrolsüz çöpe maruz kalmasından başka bir şey değil. O yüzden gün içerisinde kısa aralardan, belki çok kısa da olsa ortam değişikliği yaratacak yürüyüşler veya sadece gözleri kapatıp 5–10 dakika sakince vakit geçirmek, bahsettiğim küçük molalar ve yenilenme şanslarıdır. Bu kısa molalar, gün içinde oluşan stresle baş etmemize çok büyük katkı sağlar.
Hep söylediğim gibi, mental dayanıklılığımızı artırmak ve stres toleransına sahip olabilmek, aniden gelişebilecek bir şey değil. Mantıklı yaklaşımlarla yavaş yavaş, adım adım geliştirebileceğimiz bir şeydir. Buna bu küçük molalara mikro molalar diyebiliriz. Kendimize en iyi gelecek şekilde bu mikro molaları planlayabiliriz. Olabildiğince zihnimizi meşgul eden durumlardan kaçınarak ve sakinleşerek değerlendirmek çok verimli bir yol olabilir.
Sessiz Kaçış ve Gerçek Molanın Farkı
Birçok insan mikro molalar hakkında birçok şey söylüyor. Belki buna şahit olmuşsunuzdur. Hatta bugünlerde birçok şirket personeline bunun için imkan yaratmaya çalışıyor. Belki henüz ülkemizde yeterli seviyede olmayabilir ama bazı şirketlerde sessizlik odaları var; içerisine girdiğinizde kimsenin size temas etmediği, rahat bırakıldığı alanlar. İçeri girenler konuşmuyor, telefonla asla rahatsız edilmiyorsunuz. Kendi başınıza 5 dakika geçirip gözlerinizi dinlendirebilir, düşüncelerinizi düzene koyabilirsiniz.
Bunun yapılmasının tek amacı performans ve odaklanma kabiliyetini artırabilmektir; gün içerisinde kaybedilmiş odağın tekrar tesis edilebilmesini sağlar. Şunu diyebilirsiniz: Ben şirkette böyle bir şey yapsam tepki çekebilir miyim? Evet, mümkün, tepki çekebilirsiniz. Eğer kültür sizin şirketinizde henüz oturmamışsa, insanlar size ne yaptığınızı sorabilir. Ama faydalarını gözlemleyebilirseniz ve odaklanmanıza katkı sağlıyorsa, iş performansınızı artıracaksa neden olmasın?
Kısa molaların yanında uzun tatiller de var. Daha planlı ve genellikle heyecan duyduğumuz tatiller. Birçok insan bütün yılının tek amacını bu tatillere adıyor. Fakat bu tatillerde gerçekçi şekilde mola verebiliyor muyuz? Bu ciddi anlamda üzerine düşünülmesi gereken bir konu. Birçok kişi tatile sorunlarıyla gidiyor. Bütün tatil boyunca onlarla boğuşmaya devam ediyorlar, sorunlarını yanına getiriyor ve tatil boyunca çözülmemiş dertlerle uğraşıyor. Tatili bitip geri döndüğünde fiziksel olarak dinlenmiş olabilir ama mental olarak daha yorgun dönebilirler.
Neden böyle oluyor? Zihnimizi bazen uzun tatillerde resetleyemiyoruz. Belki fiziksel olarak bazı stres kaynaklarından uzaklaşırken zihinsel olarak uzaklaşamıyoruz. E-posta trafiği, sosyal medyaya maruz kalmaya devam etmek, çözülmemiş sorunlarımızı tatilde de taşımak ve benzeri durumlar.
Doğru Planlanmış Molaların Önemi
Burada devreye aktif dinlenme giriyor. Aktif dinlenme, doğayla buluşmak veya yeni şeyler keşfetmekle gerçekleşebilir. Bu iki durumda da çok sessiz bir şekilde olabilir; birinde kendimize toparlanma, yenilenme, perspektif kazanma fırsatı sunarken, diğerinde tam aksine sessiz kaçış vardır ve bu fırsatları yakalayamayız. Doğru molada düşüncelerimiz düzene girer, bedenimiz rahatlar, duygularımızı kontrol etmekte daha rahat oluruz. Kaçışa benzeyen molalarda ise daha endişeli ve yorgun oluruz.
Danışanımın sık sık tatile çıkmadan önce her şeyi organize etmesi aslında fark etmeden tatilini sessiz bir kaçışa dönüştürmesinin önüne geçiyordu. Her şeyi organize etmeseydi telefonlar çalmaya devam edecek, e-postalar gelecek ve tatil dönüşünde iş yükü artacaktı. Bu strateji, tatillerin aktif şekilde verimli kullanılmasının çok değerli bir yöntem olduğunu gösteriyor.
Mola vermek, tükenmişlikten kaçmamızı sağlar. Tükenmişlik sinsi sinsi insanı yakalar. Vitesi en sona takıp son sürat her şeye odaklanmışken mola vermek istemeyebiliriz; fark etmeden adım adım tükenmişliğe doğru gidebiliriz. Odaklanmamız azalabilir, verimimiz düşebilir, üretkenlikten uzaklaşabiliriz. Mola vermenin değerini fark ettiğimizde, bu molaları planlayabildiğimizde hem fiziksel hem zihinsel yenilenme şansı buluruz.
Mola vermeyi ihmal etmeyin. Yarın yeni bir gün olacak. Sağlıcakla ve güçlü kalın.

Bir yanıt yazın